Bursa'nın Kuşatılması ve Fethi

Osman Gazi için asıl büyük hedef Bursa idi. 1314 yılında Bursa'ya iyice sokulan Türkler, 1315'te şehri tam kuşatmaya aldılar. Bu kuşatma uzun sürecek, ama bu arada başka küçük hisarların fethi devam edecekti.

Bursa kalesi çok sarptı ve çok iyi korunuyordu. Onun için Osman Gazi, "Sabır gerek, kuşatmayı sürdürelim, sonunda açlıktan teslim olurlar" diyordu. Kuşatma Osman Gazi'nin dediği gibi devam etti. Fakat Osman Gazi 1320'den beri yakalandığı Nikris hastalığından dolayı yürüyemez olmuş, kumandayı oğlu Orhan Gazi'ye vermişti.

Babasının ve diğer beylerin fikirlerinden yararlanan, zaten pek çok savaşa katıldığı için savaş tecrübesi olan Orhan Gazi çok başarılı akınlar ve çarpışmalar yapıyor, Bursa kuşatmasını da sürdürüyordu. Bursa'nın iki tarafına iki hisar yapıldı. Kaplıca tarafındaki hisar Osman Gazi'nin yeğeni Ak-Demir'in idaresine, dağ tarafında yapılan hisar da Balaban Bahadır'a verildi. Bu hisarların yapılmaları bir yıl sürmüştü.

Hisarların yapılmasından sonra Bursa'nın çevresi tamamen zaptedilmiştl. İşgal edilen Rum kaleleri adaletle yönetiliyordu. Halk memnundu. Fakat Bursalılar kaleden dışarı adım atamıyor, dışarıdan da hiçbir yardım alamıyorlardı. Zaten Bursa'nın denizle bağlantısı kesilmiş, yardım gelebilecek bütün yollar tutulmuş veya yardım gönderecek kaleler zaptedllmişti.

Bursa kuşatması on yıl kadar sürdü. Artık dayanacak gücü kalmamış, açlık da başlamıştı. Osman Gazi'nin hastalığı da artmış bulunuyordu ve Bursa'nın alınışını göremeyecekti. Fakat oğlunun, kahraman gazilerinin şehri alacağından emindi. Orhan Gazi'ye, Bursa'da yeni yapılan bir manastırı göstererek, "Beni şu gümüşlü kubbenin altına koyasın" diye vasiyet etti.

Orhan Gazi, 1326'da, Köse Mihal'ı Bursa tekfuruna göndererek teslim olmasını istedi. Bursa tekfuru Beres, artık kaleyi teslim etmekten başka çare kalmadığını anlamıştı. Kendisinin ve yakınlarının canlarını, servetinin bir kısmını kurtarmak için teklifi fırsat bildi. Yapılan anlaşmaya göre Orhan Bey, tekfur ve yakınlarının kaleden selametle çıkışlarını sağlayacak, mal ve canlarının korunması için yanına muhafızlar verecekti. Buna karşılık tekfur 30.000 flori (altın) ödeyecekti. Bu parayı hemen gönderdi. Bundan sonra tekfur ve adamları alelacele toparlanarak kaleden çıktılar. Telaşından malının dörtte birini bile alamamıştı. Muhafızlar ona Gemlik'e kadar refakat ettiler. Oradan İstanbul'a gitti.

Tekfur kaleden çıkınca Türkler hemen tekbir ve tehlil ile (lailahe illallah diyerek) kaleye girdiler. "Mucizeler Hz. Muhammedin'dir" diye salavat getirdiler Ahi Hasan en yüksek burca çıkarak ezan okudu.

Ordunun kaleye girişi çok disiplinli olmuştu. Halka hiç zarar verilmemiş, bir çöpü bile alınmamıştı. Ama tekfur Beres'in bırakıp gittiği malı ve hazinesi gazilere bölüştürüldü. O kadar çok mal ve para vardı ki bütün gaziler zengin oldular.

Tekfur Beres'in veziri Sanız, Türkler'le kalmayı tercih etmişti. Çünkü kalenin teslimi için tekfuru çok sıkıştırdığından, onunla birlikte gitmeye cesaret edemiyordu. Çok da malı vardı. Orhan Gazi'ye kendiliğinden pek çok değerli eşya ve altın getirdi. Bunlar da gazilere dağıtıldı. Orhan Gazi bir bu getirilen servete, bir de kale içinde ölmüş ve kaldırılmamış insanlara bakarak sordu:

"Bu kaleyi teslim etmenize asıl sebep nedir, sizi bunaltan ne oldu?"

"Birçok sebep var, dedi Saroz. Gördük ki sizin devletiniz günden güne artıyor, bizim bahtımız ise ters dönüyor. Senin baban Osman Bey üzerimize havale (kuşatmayı sürdürmek için kaleler) yaptıktan sonra, etrafımızdaki il elden çıktı. Şehrin devleti ili iledir. Vilayetimiz size tabi oldu ve bize itaat etmediler. Size itaat edenler rahatlık içinde idi. Biz de bu rahatlığı istiyorduk. Tekfurun malı, parası çoktu. Ama kaleyi güçlendirmek için zamanında bu malı kıyamadı. Paraya kıymanın zaruri olduğunu anlayınca da alacak silah bulunamadı. Çünkü her tarafı tutmuş idiniz. Bu kale bize bir hapishane oldu va açlıktan bunaldık. Düşündük ki, dünyada değişiklik eksik olmaz. Bir gün bu değişiklik bizim içinde olabilir. Türk'ün elinde zorla helak olmaktansa, kaleyi aman ile vererek kurtulmayı yağ bulduk."

"Peki, şu insanlar neden kırıldı?"
"Hepsi açlıktan öldü" dedi Saroz...

Böylece Bursa'da Osmanlı Devletinin eline geçmiş ve kadim bir Türk yurdu olmuştu.
 

Çevrimiçi Üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

Yeni Kaynaklar

Geri
Üst Alt