Evliya Çelebi seyahatlerinin sebebini, 1040 Muharreminin aşure gecesi (19 Ağustos 1630) gördüğü bir rüyaya bağlamaktadır. Buna göre İstanbul’da Yemiş İskelesi civarındaki Ahî Çelebi Camii’nde Hz. Peygamber’i kalabalık bir cemaatle birlikte görür, heyecana kapılıp Resûl-i Ekrem’in elini öperken, "Şefaat yâ Resûlellah" diyecek yerde "Seyahat yâ Resûlellah" der. Hz. Peygamber tebessüm ederek şefaati, seyahati ve ziyareti ona müjdeler; cemaatte bulunan ashabın duasını alır.
Sa‘d bin Ebû Vakkas'da (r.a) gördüklerini yazması temennisinde bulunur. Bu rüyayı tabir ettirdiği Kasımpaşa Mevlevîhânesi şeyhi Abdullah Dede’nin, "Sa‘d bin Ebû Vakkas’ın nasihati üzere ibtidâ bizim İstanbul’cağızı tahrir eyle" tavsiyesiyle önce doğduğu ve yaşadığı şehri gezmeye, gördüklerini yazmaya karar verir. Evliya Çelebi kendisinin ifade ettiği üzere, Rum, Arap ve Acem’de; İsveç, Leh ve Çek’te, 7 iklim ve 18 padişahlık yeri 51 yıl boyunca gezip dolaşmıştır. Bütün bu gezdiği coğrafyada 147 dilden kelimeler toplamıştır.
Seyahatnâme’nin 10. cildi eksik bir şekilde birdenbire bitmektedir. Bu sebeple de Evliya Çelebi’nin eserini bir sonuca bağlayamadan vefat ettiği tahmin edilmektedir. Vefat yeri ve tarihi hakkında da kesin bilgi yoktur.
Onun ölüm tarihi üzerinde duran M. Cavid Baysun, Seyahatnâme’nin 10. cildinin sonlarındaki bilgilerden hareketle önce bunun 1093 (1682) civarında olabileceğini yazmış, daha sonra bu bilgiyi düzelterek Evliya Çelebi’nin muhtemelen II. Viyana Kuşatması’nı idrak ettiğini ve 1095 (1684) yılında hayatta bulunduğunu belirtmiştir. Ayrıca Evliya Çelebi’nin Mısır’dan İstanbul’a döndükten sonra öldüğüne, mezarının Meyyitzâde kabri civarındaki aile kabristanında bulunduğuna dair iddialar da vardır.
Evliya Çelebi, gezip dolaştığı yerlerde kendisinden iz bırakmak amacıyla ve yaratılışındaki tevazudan dolayı olsa gerek, bina duvarlarına "Evliya ruhiyçün el-Fâtiha" yazdığını ifade eder.